Uzun süredir gündemden düşmeyen “CHP içerisinde anlaşmazlık” iddialarıyla ilgili konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “CHP’nin zarar gördüğü, sıklıkla kurultay yapma, imza toplama, arka planda dedikodu masaları kurmak ya da farklı mekanizmalarla parti içinde tartışma yaratma gibi kavramlarla hareketi görüyoruz” dedi. İmamoğlu, bu tavrı eleştirerek “Seçim bitti, iki-üç ay sonra başladı. Bu hiç samimi bir mücadele alanı değil. Ben bu samimiyeti partide birkaç kez test ettim, gördüm” yorumunu yaptı.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sözcü’den İpek Özbey’in sorularını yanıtladı. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan İBB Başkanı, hakkında siyasi yasak talep edilen “ahmak davası” ile ve CHP içerisindeki tartışmalarla ilgili konuştu.
Davayla ilgili “Yokmuş gibi davranıyorum” diyen İmamoğlu, “Bu aslında meseleyi psikolojik olarak karşılama şeklim. Yokmuş gibi davranmazsam ben buradan çıkıp, devletin bir başka kurumuyla İstanbul için çok önemli bir konunun toplantısına gideceğim. Ya da pazar gezisine çıkacağım veya bir proje toplantısı yapacağım. Yokmuş gibi davranmak zorundayım” dedi.
‘BU DAVA CUMHURBAŞKANININ BİZE TACİZİ’
İmamoğlu “ahmak davası” için “Sayın Cumhurbaşkanı’nın bize bir tacizi” diyerek şunları söyledi:
“Ama bu dava sürecine kötücül, çirkin, hukuki ve idari müdahalelerin olduğunu düşünüyorum. Hatta bu yüzden idari ve yargısal kuşatmayı ben biraz da yargı tacizi diye tariflemiştim. Şimdi yargı tacizini daha ileriye götürüyorum, çünkü zaten bağlantılı. Ben yargıyı hiçbir zaman zan altında bırakmadım. Bu ülkenin çok namuslu, ahlaklı yargıçları, savcıları olduğunu elbette biliyorum. Ama bu yargı tacizi aslında çok net, eşittir bir hükümet tacizi. Ama hükümet de diyemiyorum, hükümetin başının tacizi.
Yani bu aslında Sayın Cumhurbaşkanı’nın bize bir tacizi. Bu kadar net. Çünkü mesele artık o kadar aleni ki… Düşünün bu sistemde ve düzende Ekrem İmamoğlu’yla ilgili bu kadar olay dönecek, bu kadar meseleler yazılacak, çizilecek, bu kadar çirkin olaylar gündeme gelecek ve bunlardan Sayın Cumhurbaşkanı’nın hiç haberi olmayacak. Kimi kandırıyorsun? A’dan Z’ye ben inanıyorum ki Ekrem İmamoğlu’nun bütün meselelerini Sayın Cumhurbaşkanı takip ediyor. Ben artık bu tacizin yargı tacizi, hükümet tacizi değil bütün bunların yukarıya doğru tırmandığı bir ‘Saray tacizi’ olduğunu düşünüyorum.”
KURULTAY TARTIŞMALARI
İmamoğlu, geçen yılki genel seçimlerden sonraki kurultay süreci ve CHP’nin şu andaki kurultay tartışmalarına ilişkin şunları söyledi:
“O dönem bir seçimi kaybettiğimiz ve gerçekten insanları hayal kırıklığına uğrattığımız, hep birlikte kaybettiğimiz, hepimizin eksiği, hatası olabilir ama başka bir yol, yöntem bulmak zorunda olduğumuzu dile getirerek 29 Mayıs sabahında kurultaya dönük sürecin farklı işletilmesi gerektiği konusunda bir niyet ortaya koyduk ve bu niyetle birlikte bu değişim oldu.
Daha o kurultaydan üzerinden bir yılı, bir ay geçmiş bir zaman dilimindeyiz. Bu arada kurultaydan yeni çıkmış, ayakları yeni yere basan bir yönetim ve genel başkanımızın olduğu bir süreçte hızlıca apar topar bir yerel seçime girmişiz. Ve Türkiye’de hiç kimsenin tahmin etmediği bir başarıyı elde etmiş bir yönetim, 2024 yılının 31 Mart’ında Türkiye’nin yaklaşık 50 yıl sonra ilk kez birinci partisi olmuş bir Cumhuriyet Halk Partisi.
‘ARKA PLANDA DEDİKODU MASALARI KURUYORLAR’
Böylesi bir partinin sürecinde elbette Sayın Genel Başkan dahil, Ekrem İmamoğlu’nun kendisi dahil hepimizin eksiği, hatası, yanlışı olacaktır, oluyordur ama mesele bu eksiği hatayı yanlışı düzeltme meselesiyse bunun yol ve yöntemleri vardır. Bu yol ve yöntemlerin yerine klasik, bildik, Cumhuriyet Halk Partisi’nin zarar gördüğü, sıklıkla kurultay yapma, imza toplama, arka planda dedikodu masaları kurmak ya da farklı mekanizmalarla parti içinde tartışma yaratma gibi kavramlarla hareketi görüyoruz. Seçim bitti, iki-üç ay sonra başladı. Bu hiç samimi bir mücadele alanı değil. Ben bu samimiyeti birkaç kez test ettim, gördüm.
‘PARTİ İÇİNDE SAMİMİYET TESTİ YAPTIM’
Partimin içindeki samimiyet testini nasıl yaptığımı medyaya, basına anlatmam ama şunu söylerim: Bu işin düzeltmesiyle ilgili yapılacak mücadele parti içinde şeffaf yapılır ve taraflarıyla oturulur. Düzelmesiyle ilgili yöntemlerin geliştirilmesiyle ilgili adımlar atılır ama direkt “Kurultay olsun, genel başkan değişsin ya da Ekrem İmamoğlu’na şu yapılsın, bu yapılsın” cümlelerini sıklıkla duyduğum bir dönemi yaşadım ve yaşıyorum. Bu işin ön safını tutan, birkaç kişiyi tenzih ediyorum ama ön safını tutan bir kısım insanın motive etmeye çalıştıkları bu ortamda yaptıkları tek şey hâlâ insanları kötülemek üzerine bir süreci tariflemek. Bu bahsettiğim bir kısım insanın tamamı partimize kaybettiren ve kaybeden insanlar. Dolayısıyla kaybeden ve kaybettiren insanlar değil, kazandıran, kucaklayan, milleti içine çeken ve partinin yeni bir dönemine imza atan bir süreçten yanayım.”