BÜYÜK İSTANBUL TALANI
Tarih unutmaz diye başlayalım, 27 Nisan 1995’e geri dönelim…
”Üçüncü köprü bir cinayettir. Böyle bir teşebbüs İstanbul`un çağdaş kentleşmesi ve şehir içi ulaşım sistemi için ölümcül sonuçlar doğurur.” Bu sözleri söylediğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydı.
Sonra zaman su gibi akıp geçti, İstanbul’da nüfus artışından sızlanan zihniyet iktidarı sağlamlaştıkça İstanbul sevdasının yanına beton sevdasını da ekledi.
Boğaz ve kuzey ormanlarına üzerinden geçmeyenlerin de para ödediği köprü ve otoyolumuz var artık.
İstanbul gelişmiş batı kentlerine göre parkı, bahçesi en az kentlerden birine dönüşüverdi.
İstanbul ünlü boğaz rüzgarlarının gökdelenlerle kesildiği bir kent. “yükselki yerin burası değildir” sözünü hayata geçiren yedi tepeli kent artık beton tepeleriyle anılıyor.
Siyasilerin asla söyleyemeyeceğini burada yazalım… İstanbul’u büyüten değil, küçülten projelere ihtiyaç var.
Büyük bir depremi endişeyle bekleyen kentin yapılaşma haritası Büyükşehir Belediyesi’nin hızlı tarama projesiyle masaya yatırılmış, harita tüm ilçeleri kapsıyor. Buna göre, 7 buçuk büyüklüğünde olası bir depremde, 33 ilçede 91 bin bina ağır veya çok ağır hasar görecek. 167 bin bina ise orta hasarla depremi atlatacak. Yolları, köprüleri ve diğer alt yapıları da düşünürseniz, aklınıza bile getirmeyin.
Osmanlının“Kıyamet-i Suğra” yani küçük kıyamet olarak nitelediği 1509 depreminin modern zamanda olmasını düşünürseniz, beyninin feci şekilde yanar! Uzmanların deprem ‘beka’ sorunu demelerinin nedeni işte budur.
Bu nedenle kentsel dönüşüm önemlidir ama İstanbul için koskoca bir hayaldir. “Mal da yalan mülk de yalan” sözü, İstanbul için asla hayata geçmeyecek bir yaldızlı levhaya yazılı tablo gibi durmaktadır sadece.
Çünkü taşı toprağı altın diye bakılan bir kentte ikamet ediyoruz, malın sahibi de, yapıcısı da rant peşinde olunca, işin içinden çıkılması zorlaşıyor.
AKP adayı Murat Kurum’un seçim propagandasında ana ayağı oluşturan kentsel dönüşüm bir ütopyadan ibarettir. Zaten elinizi tutan mı vardı? Diye sorarlar adama… Bu zamana kadar aklınız neredeydi.
Kentsel dönüşüm insanları mahallelerinden kovmadan yani mimaride soylulaştırma modellerinden vazgeçmekle başlar. Sulukule ve Fikirtepe’deki gibi insanları yerinden yurdundan etmeyeceksin, buna göre proje geliştireceksin ki, dönüşüm yaptım diyebilesin.
İSTANBUL’DA ACİL TOPLANMA ALANLARI
İstanbul’da çoğu kamu arazisinde şimdilerde gökdelenler, alışveriş merkezleri yükseliyor. Nüfusu ziyaretçileriyle 20 milyonu bulan bu kentte deprem sonrası acil toplama alanının sayısı 5 bin 600 civarında. Bunların çoğu da belki yıkılacak apartmanların gölgesi altında.
Afet Uzmanı Dr. Kubilay Kaptan, deprem toplanma alanını “İnsanların büyük sayılarla gelerek, geçici barınmalarının sağlanacağı, yemek verileceği ve ilk yardımın yapılabileceği bir yer” sözleriyle tanımıyor.
İstanbul’da böyle yerleri görenler bilmeyenlere söylesin… Ancak metro istasyonları uzmanlara göre doğal afet anında en güvenilir yerler olacak. Kentin ne kadar metrosu ve istasyonu olursa tarihi kentte o kadar yarar sağlayacak. İstanbul’un seçimini bu tarafıyla da düşünün…
Cengiz ERDİL/Gazeteci